Van’ın Erciş ilçesinde, 12 yıl önce meydana gelen 7,2 büyüklüğündeki depremde yıkılan binanın enkazından 108 saat sonra çıkarılan Ferhat Tokay, kendisini kurtaran sağlık görevlilerinden etkilenip hemşire olarak insanlara yardım etmeye çalışıyor.
Merkez üssü Tabanlı köyü olan, 604 kişinin öldüğü 23 Ekim 2011’deki depremin üzerinden yıllar geçmesine rağmen, hayatını kaybedenlerin acısı, yakınlarının yüreğindeki tazeliğini koruyor.
Depremin en çok hasara yol açtığı Erciş ilçesinde yaşayan 25 yaşındaki Tokay, birçok yakınını depremde kaybetti, kendisi de yıkılan binanın altında kaldı.
Soğuk havada, karanlıkta saatlerce kurtarılmayı bekleyen Tokay, 108 saat sonra enkaz altından çıkarılarak depremin sembol isimlerinden biri oldu.
Tedavisinin ardından sağlığına kavuşan Tokay, sağlık ekiplerini örnek alarak hemşire oldu, afetlerde insanlara yardımcı olmak için arama kurtarma ve ilk yardım eğitimlerini de tamamladı.
“KIYAMET KOPTU SANDIM”
Erciş Devlet Hastanesinde görev yapan ve depremde kaybettiği yakınlarının kabrini ziyaret eden Tokay, yaklaşık 5 gün enkaz altında kaldıktan sonra ekiplerin çabasıyla kurtarıldığını söyledi.
Ekiplerin gayreti sayesinde şu anda hayatta olduğunu belirten Tokay, şöyle devam etti:
“Deprem olduğunda 13 yaşındaydım. Depremi algılayamadım ve kıyamet koptu sandım. Bir süre geçtikten sonra sesler duymaya başladım. İnsanların çığlık sesleri geliyordu. Hiçbir ışık yoktu, her taraf karanlıktı. Küçük bir cep telefonum vardı, ışığını açıp daha geniş bir yere gittim. 15 dakika sonra tekrar deprem oldu ve bulunduğum yer de daraldı. Orada sıkıştım. Sesimi duyan yoktu. Yardım istedim ama ses gelmedi, kimse sesimi duymadı. İlk zamanlar korkuyor ve dua ediyordum. Sonra zaman geçtikçe insanın korkusu endişesi artıyor. Bir yandan da umut var çünkü dışardan gelen sesler gelmeye devam ediyordu. O anda ailemi düşündüm. Onlara ne olduğunu merak ettim. Bizim ev de yıkıldı mı bilmiyordum. Çok üzülüyordum ama çok şükür onlar hayattaydı.” ifadelerini kullandı.
“BANA BEŞİNCİ GÜN ULAŞILDI”
Enkaz altında hareket bile edemediğini, öylece kurtarılmayı beklediğini dile getiren Tokay, “Ekipler beşinci günde bana ulaştı. Bir ışık gördüm, küçük demir parçalarıyla delikler açıp birileri var mı yok mu diye kontrol ediyorlardı. O anda şanslıydım, ayaklarımın ucuna denk gelen kısmı deldiler. Biri ayağımı tuttu, ben de seslendim, su vermelerini istedim. Benim moralimi yüksek tutmaya çalıştılar. Kurtarma işlemini başlattıktan sonra benle sürekli diyalog halindeydiler. Çok susamıştım bir ara idrarımı içmek istedim ama kaldığım alan çok dar olduğu için yapamadım.” diye konuştu.
Susuzluk ve açlığın çok zor olduğunu, bu nedenle enkaz altında çok sıkıntı yaşadığını ifade eden Tokay, bulunduğu Sevgi Apartmanı’nda onlarca kişinin hayatını kaybettiğini belirtti.
Binanın enkazından çok az kişinin yaralı kurtarıldığını, onlardan biri olmanın sevincini yaşadığını vurgulayan Tokay, “Beni kurtaran ekiple Muğla’da bir araya geldim. Onlara fedakarlıkları için teşekkür ettim. Onlardan etkilenerek insanlara yardımcı olmaya karar verdim ve hemşire oldum. Ülkemizde deprem ya da bir afet olduğunda insanlara yardımcı olabilmek, onları kurtarabilmek için arama kurtarma ve ilk yardım eğitimlerimi tamamladım.” dedi.
KUZENİ DEPREM DAVALARINA BAKIYOR
Tokay’ın kuzeni Çağrı Çağan Yılmaz ise 20’ye yakın akrabasını depremde kaybetmenin üzüntüsünü yaşadıklarını söyledi.
Depreme 13 yaşındayken yakalandığını anlatan Yılmaz, depremzedelerin, evi yıkılanların mağduriyetlerini görünce avukat olmaya karar verdiğini dile getirdi.
Sarsıntılar sırasında evdeki dolabın üzerine devrildiğini belirten Yılmaz, şunları kaydetti:
“Çok şükür evimiz yıkılmadı ama çok yakınımızı kaybettik. Doğru yapılmadığı için yıkılan binalarda tanıdığımız, bildiğimiz insanlar öldü. Bunları görünce avukat olmaya karar verdim. Bu şekilde yönetmeliklere aykırı binaların yapımıyla ilgili itirazlarımızı yapıyoruz. 2011 depreminden devam eden dosyalar var. O dönemde 8. sınıf öğrencisi iken, şu an bir avukat olarak deprem dosyalarına bakıyorum. Deprem mağdurlarına yardımcı olabilmek için dosyalara taraf oluyorum. O günden bugüne binalar yenilense de kaybettiğimiz hemşerilerimizi de eski ruhumuzu da bulamadık.”